4 Şubat 2010 Perşembe

May the Force be with you!

Uçuyorum!  

Son zamanlarda Jedilik müessesesinde epey bir ilerleme kaydettim. Doğrusu, yıllardır var olan, bana ucundan kenarından kendini hissettiren potansiyelimin açıkça ve anlamlı biçimde ortaya çıkıyor olmasından nasıl mutluyum bilemezsiniz. Düzenli yoga uygulamaları inanılmaz yararlı, ama yoga derken etrafta sıkça rastladığınız vırt yogası cırt yogası filan gibi bir çalışmadan söz etmiyorum. Spiritürel çalışmaların suyunu çıkaran her önüne gelen konuda enerjisel ahkam kesen, kaynağı yanlış, bilgisi ve uygulaması eksik, ne olduğu belirsiz bir dolu uygulamadan da söz etmiyorum. Sanskritçe alınmış isimlerden, insan uydurması mantraları gece gündüz terennüm etmekten, mistik saçmalamalar içinde yuvarlanan, farkında olmadan zihin ve enerji alanımıza zarar veren hurafelerden de söz etmiyorum. Gerçekten aradığınızda, sizin için en doğru yol karşınıza çıkıyor. Jedilik eğitimi kolay değil, epey bir yüzleşme, anlama, idrak süreçleri geçiriyorsunuz, bazı teknikler sizi hem geçmiş yaşamlarınızdaki hem de bu yaşamdaki olaylara götürüyor; bu yaşamda fiziksel olarak sahip olduğunuz bir hastalığın nedenini, kendinize neler ettiğinizi, başkalarının size neyi neden yaptığını anlıyorsunuz. Bu çözülme hem çok zor, hem de ulaştığınız noktada mutluluk diye tanımlayabileceğiniz hal kolay bozulamayan, dıştan değil içinizden kaynaklı ve sabit bir hale işaret ediyor.

Bazı insanlar kapalı havalarda mutsuz olduklarını söylerler, ben hep Güneş içindeyim:) Kalbimde herkes için çokça sevgi var. Sahip olduklarımdan mutluyum, hayatın bana sunduklarına bakınca hep çok güzel şeyler görüyorum.

Jedilik müessesesi zor bir süreci içeriyor ama her zaman karizmatik ve ciddi duruşlu olmaya gerek olmadığını hemen  söylemeliyim. Bu dünyada herkesin içinde çocukluk, neşe, oyuncu bir yan var, herkes sevgiye ihtiyaç duyuyor ve kucaklanmaktan hoşlanıyor. Dış dünyaya karşı üzerimizde taşıdığımız "imaj"lar, kendimize sosyal bir alan açmak-yaratmak, var olan alanlara dahil olmak, tutunmak için kendi kendimize diktiğimiz kılıflardır. Nasıl algılnmak istediğimiz, bu algıya hizmet etmek için yaptıklarımız çoğunlukla kendi özümüzdeki gibi şeyler olmayabilir. Kimin bizi nasıl gördüğü ve toplumda nerede durduğumuz, sosyal kimliklerimiz ve imajlarımızı çok da umursamıyor olduğumuz noktada sadece kendimiz gibi varolabiliyoruz, bu kimliklere hizmet etmek için yaptığımız şeylerin çoğu egolarımızın yansımaları oluyor, biz bunları egolarımıza hizmet için besliyoruz, ediniyoruz ve kurtulamıyoruz.

Herkes bir parça zayıftır, herkesin çok yumuşak bir yanı vardır, çok köşeleri olan birinin içinde bile bir daire saklanır:) Kim olduğumuz, nasıl davrandığımız ve değer verdiğimiz şeyler insanlara, olaylara ve durumlara göre değişmediğinde,  kimliğimiz belli bir çevrenin beğenisi ve onayı için şekillenmediğinde, bazı insanlara bir yanımızı, bir diğerine diğer yönümüzü, bazılarına sadece tek bir halimizi göstermek değil de; onaylanmayı beklemeden, önemsenmeyi istemeden, dışımızdaki kalıplara hizmet etmeden, tek bir benlik içinde ve olduğunuz gibi davrandığınızda sizden dışarıya taşan gerçekten çok "insani" bir şeyler oluyor. Ve bu şey, topluca ve gittikçe kaybettiğimiz bir şey.  İnsani olan durumlardan sıyrılıp yerine "karizma"lar ekliyoruz. Boş yere.

Kim tarafından nasıl algılandığım ve neler yakıştırıldığım kısmıyla ilgilenmiyorum. Ben her ortamda ve durumda, herkesin karşısında ve yalnızken de tek bir "ben" olarak varım, bu bütün halimden dışarıya taşan en baskın şey sevgidir. Beni yakından tanıyanlar bunu iyi bilir. Bu hal inanılmaz bir Jedi gücüdür, her zaman başınızı dik tutma gücü, her zaman yükselen bir ivme ile yaşama değer katma gücü, sahip çıkma gücü, bırakma gücü, paylaşma ve destekleme gücü. Sevmek, egodan bağımsız, bin kaplan gücünde bir enerji kaynağıdır, sevdiğiniz sürece mutlu olmak için çırpınmanız gerekmez.

Bir şovalye var içimde beni koruyan.

Güç sizinle de olsun!

not: yukarıdaki fotoğraf photoshop filan değil.. Terlik tabanlarıma bakınca gerçekten havada durduğumu göreceksiniz:)



Hiç yorum yok: