11 Nisan 2012 Çarşamba

Günün iç sesi

Bu gün düşündüm, şefkat en çok unuttuğumuz şey. Beceremediğimiz.

Oysa sevginin en güzel biçimde tezahürüdür, en iyileştirici yanıdır.
Hepimiz, tüm ilişkilerimizde şefkatli olmayı unutmuşuz. Kendimize şefkat göstermeyi de unutmuşuz, en kötüsü bu.

Hızla değişen yaşam koşulları ve dinamikler herkesi kendi içinde bile daha sert durmaya, kuyruğu dik tutmaya zorluyor. Geçenlerde bir arkadaşım harika bir şey söyledi: "istediğini sev, istediğinle seviş, istediğin kadar dostun olsun, kafanı yastığa yalnız koyuyorsun" dedi. Çok doğru. Kafa/yastık anıdır insanın içiyle yüzleşme anı. Başucu ışıklarının altında envai çeşit okumayla oyalansanız, ya da bacağınızı bir başkasınınkine dolamış olsanız dahi farketmez. O an yalnızsınızdır ve sadece iç sesinizle başbaşa kalırsınız. İşte o an duyduklarınızı unutmak, yok saymak ve üstünü örterek dalıp gidiverdiğiniz derin uykuda bile iç sesiniz rüyalarda konuşur. Anımsamayabilirsiniz, ama eğer hayatınızdan bir alt yazı geçmekte ise ve siz kendinizi filme kaptırmaya çabalıyorsanız bile ferketmez. İç sesinizi susturamazsınız.

Toplumun, bizden beklentisi olan insanların, varlık göstermeyi seçtiğimiz çevrenin beklediği gibi biri olma çabası, hiç farkında olmadan üstümüze giydiğimiz demirden bir zırh gibidir. Kendinizi, üstelik belki de kendinizden korumak için sırtınızda taşıdığınız 100 kilonun altında ezilir ama dik durmaya çalışırsınız. Kendinizle başbaşa kalabildiğiniz zamanlarda ne hissettiğiniz çok önemlidir ama eğer halen iç sesinizin kapısını açık bıraktıysanız. Onu duyamayanlar da var.

Şefkat diyordum, ne kadar önemli. Sevgililik ilişkilerinin, aile içi ilişkilerin hatta kendimiz ve toplumla olan ilişkilerimizin dahi bir iktidar mücadelesi içinde geçtiği düşünülürse, en çok unuttuğumuz şeydir şefkat. Hem kendimize hem karşımızdakine karşı. Güçlü olmanın tersi bir durummuş gibi anlaşılır şefkate ihtiyaç duymak,şefkat göstermek. Başımızı kimsenin kucağına koyamayız, boynumuzu eğemediğimizden, kendimizi bırakamadığımızdan. Ne hazin.

Başkalarının bizim için ne düşündüğü, kendimizle ilgili yarattığımız imaj, görünmek istediğimiz biçim her nasılsa onun arkasında saklanır içses.

Kendini en çok saklayanlar en çok acı çekenlerdir diye düşünüyorum, iç sesinin söylediklerini dinlediğinde o sırada duyduklarından acı çeken insan kapılarını kapatıyor. Hem kendine hem başkalarına karşı.İç sesinizi duymak, dinlemek ve buna göre davranmak cesaret ister.

 Güç peşinde olmak da başka bir aldanış. Güçlü olmak içinde büyük bir sevgi ve şefkati barındırmadığı sürece hastalıklı bir durum.

Toplum bize kim olacağımızı, kim olmamız gerektiğini sürekli ileten şeytani bir sesi de kulağımıza fısıldar aslında. Dışına çıkıp o sesin, kaybolup gitmekten, zayıflamaktan ve olmak istediğimiz gibi biri olamamaktan ölümüne korkarız. Olmak istediğimiz ne varsa çoğu kendi iç sesimizden, kalbimizin derinliklerinden yükselen bize ait şeylerden öte, değer görme-taktir edilme hislerine göre dikilmiş kıyafetler gibidir, üzerimize giydiğimizde o olduğumuzu zanneder, rolümüzün içinde kendimizi kaybederiz.

Oysa hayat o kadar kısa ki. Ve bir gün geriye kalan en güçlü his ne kadar sevdiğimiz, ne kadar sevildiğimiz olacak. Bu nedenle beni insanları sevmekten, şefkat göstermekten alıkoyacak her cinsten kişi, durumu kendimden uzak tutuyorum. Ve bir dolu kişinin "hiç katılmıyorum" dediği biçimde yineliyorum; ürettiğimiz şeyler, yaptığımız iş, yazdıklarımız, çizdiklerimiz eğer insanları insanlara biraz daha yaklaştırmıyor ise, bizi severek ve şefkat duyarak vermeye, biraz daha vermeye yaklaştırmıyor ise çöptür.

Kendi zırhlarının ardında hem aklen hem kalben ezik ama kuyruğu dik tutma uğruna egolarının demirden duvarları ardında kendi gibilerden farklı olanları ötekileştiren entelektüel, aydın artık her kim varsa bazen yüzlerine bakıp üzülüyorum. Bazen de gülümsüyorum.

İnsan şeffaftır ve bu şeffaflığı katılaştırdığı ölçüde zavallılaşıyor. Bu şeffaflık içinde görünecek arızalarınız, zayıflıklarınız, kimbilir neleriniz vardır, ama onlar gerçektir. Kendi iç gerçekliğinden uzaklaşmış insanlar şefkat duyamaz hale geliyorlar. Şefkat gösteremez hale geliyorlar.


Kendinizi incitmeyin, kendiniz gibi davranmayarak başkalarını da.
Johhny Cash'ten gelsin: HURT.

Mutlu bir gün dilerim.

Hiç yorum yok: