20 Mart 2020 Cuma

Ayna ayna söyle bana...

Oluyor gibiydi aslında...

Her şey  herkesin kendi küçük dünyasında zannettiği gibiydi. Sözde sınırlarımızı çiziyor, karar veriyor, ayırıp ayıklıyor, kendimizi bir şey zannediyorduk.  Kendi küçük dünyamızın ego duvarları arkasından bakıp hayata, öyleyim, öylesin, öyleler zannediyorduk. Ve yok saydığımız şeyler de vardı. Sonra bu çağda akıl alacak gibi değil, bir salgın, bir virüs bizi kendi kendimize bıraktı. Nereye kaçarsan kaç kendin. Kiminle avunursan avun, neye sarılırsan sarıl, kendin. 

Zor bir yıl olacaktı bekliyorduk. Ama şimdi herkes önce kendi sonra da birbiriyle sınavda, sınav soruları epey kazık. Az sayıda soru var aslında, derslerini çalışmış olanların kalplerinde birlikte olmaktan, sadece kendimizi değil birbirimizi kollamaktan, dayanışmaktan başka çare kalmayacağı yanıtı çoktan belirdi bile. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz. 

Kendi küçük dünyamız ne güzeldi değil mi? Küçük lükslerimiz içinde kurduğumuz bencil düzenlerimiz. Kayıtsız kaldığımız başkaları, kayıtsız kaldığımız bir gezegen. Başka hayvanlar, başka insanlar. Kendimizden başka herşeye kayıtsız kaldık, ve zannettik ki gelecek, bizim seçtiğimiz gibi gelecek. Bizim kurguladığımız gibi gidecek her şey. Sonra birden yok olma tehlikesi kapıya dayanınca duvarlar nasıl da yırtılmaya başladı yavaş yavaş. Önce kendimizle aramızdaki duvarlar, seçimlerimiz paramparça olmaya başladı, sonra insanların, ülkelerin arasındakiler. Çünkü sahip olduğumuz tek şey var; sevgi. Tek bir gerçek güç var; sevgi. İstediğiniz kadar itekleyin hayatı, herkesin ihtiyacı olan tek şey merhamet ve sevgi. Tam da şimdi birbirimizden sakınırsak geri neyimiz kalacak?

Tam da bu zamanlarda kendinden kaçan, içimize ayna tutma fırsatını kaçıranlar için her şey aslında daha zor olacak. Çünkü kaçarak kurduğumuz dünya sahte. Ve şimdi dünya, kendi iç esenliğine kavuşmak için yeniden, insan eliyle inşa edilmiş bütün sahte düzenleri, tüm bencilce akışı bozmak için, gerçeği yeniden filizlendirmek için çabalıyor. Gerçek ise hemen nefesini ensemizde hissettiğimiz bir şey. 

Sahteliklere ihtiyacımız yok. İhtiyacımız olandan daha fazlasına göz diktiğimiz için bozulan tüm dengeler sarsılmadan yerine gelmeyecekti elbette. Gerçekle aramızdaki perde yine kendimiziz. Kendim dediğiniz şey ortadan kalkınca kalplerdeki gerçek ışıldamaya başlayacak. Çünkü her şey yalan, sarıldığımız kendi gerçeğimizin duvarları egonun sarmaşıklarıyla kaplı. 

Kendinizin önünden çekilin. Ben öyle yapıyorum. Şimdiki zaman geleceği düşünmek için değil, tam da şu anki seçimlerimiz ve iç sesimizle başbaşa kalmak için eşsiz. Şimdinin kıymetini bilelim. Yarınımız şimdiden geçiyor.

Kuşkusuz ki hatalarla bezeliyim. Kuşkusuz ki egomun duvarları kırmaya çalıştığım kalın tuğlalarla kaplı. Kuşkusuz ki hatalıyım, cahilce davrandığım çok olmuştur. Fakat mecburen dışarı çıktığım zaman insanlara baktığımda, üzerimden sis gibi yayılan bir sevgi dalgası hissediyorum, herkesi kuşatabilirim. İhtiyacımız olan tam da bu. Sadece sevdiklerimizi değil, belki hiç tanımadıklarımızı bile bencilliğin örtemediği bir sevgiyle, paylaşmakla, bölüşme hissiyle kucaklamak.

Sadece sizim seçimlerinizin yaratacağı gelecek yanılgısını içinizden söküp attığınızda geriye sadece bu gün durduğunuz nokta, şu an kalıyor. Durduğumuz noktalardan birbirimize doğru iyiliğin çizgilerini çekersek, çekebilirsek yeni insanlığın resmini beraber çizebiliriz.

Kimin ne düşündüğü, ne algıladığı, neyi seçtiği, kimden neyi sakındığı, neyi verdiği hep kendi sorumluluğu. Sorumluluk bu çağın kaçmaya en çok çalıştığımız gerçeği. Biz kendimizden ve başkalarından da sorumluyuz. Sorumlu olduklarımız ise sandığımız kadar az insan değil. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz..

Sağlıkla, sevgiyle..

Hiç yorum yok: