Eski bir deyiş şöyle der; “hayatta her zaman yaptıklarını yaparsani her zaman aldıklarını alırsın” O zaman yeni yıl değişmek için de bir fırsattır aslında. Ben öyle görürüm.
Bir çoğumuz yeni bir güne başlarken, yeni bir hayata başlarken, her ne olursa olsun işte, yeni bir şeylere başlarken bir şeylerin de değişeceğini düşünür. Oysa bir bakarız ki eski alışkanlıklarımızı, eski kararlarımızı, eskiyen yanlarımızı taşıyarak girdiğimiz bir yenilikten hep aynı sonuçlar yaşayarak eskimişiz. Günleri, ayları, yılları, değişmeye değişmeye eskitmişiz. İnsanın fiziksel şartlarını değiştirmesi, ya da başkalarının değişmesini beklemesi en kolayıdır, en zoru kendin değişmeye karar verirsen başlar. Bunun için de kendine bakmak gerek, kendini görmek gerek. Ne zorlu bir yol. Herkes bu yüzden kaçınır. Erteler. Umursamaz.
Hayattan umut etme meselesi, olduramadığımızı oldurmak, elde edemediklerimizi edebilmek, yaratmak, genişletmek, sevmek üzerine kurulu bir şeylerdir. Hiçbir şey beklemesek, sağlıklı, neşeli, iyi olmayı umut ederiz. Biz iyi olalım, çocuklarımız iyi olsun, kız iyi bir okulda okusun, oğlan evlendi mutlu olsun, sevgilim beni her gün daha çok sevsin, kocam terfi etsin, karım daha az yorulsun, birileri iyileşsin, birileri büyüsün, birileri üzülmesin, yeni işlerimiz olsun, daha çok paramız olsun… Günlük hisler, isteyişleri sevdiklerimize dilekler hiç bitmez. Her gün hem de. Oysa olmayanların, eksik olanların, henüz kavuşmayan yanların kendi kendine gerçekleşecek tarafları olsa da, kurduğumuz hayatın sorumlusu her zaman bizizdir. Seçimlerimizdir.
O nedenle ben her yıl elimdekine bakarım. Elimde olmayana da bakarım. Elimde olanları korumak, olmayanları oldurmak için ise değişebilmek cesareti çok değerlidir. Biri size “artık eskisi gibi değilsin” dediğinde bu çok iyi bir şeydir. Eskisi gibi kalarak, yeni şeyler için daha iyi olamayız çünkü.
İnsanın kalbi katılaştıkça bedeni katılaşır. Zihni kalıplaştıkça davranışları kalıplaşır. Esnemek yeni yıl için en değerli hedefimdir; kendim için esnemek, başkaları için esnemek, hayat için esnemek. Yapıştığımız şeyin kendimiz olması, kendimizi sevmek filan çok değerli elbette ama kendimizde neye yapıştığımız da çok önemli. Kemikleşmiş, katılaşmış, artık son kullanma tarihi geçmiş duygulara, duruşlara hapsolduğumuzda katılaşmaya başlıyoruz. Oysa su gibi akışkandır hayat. Hayat akar siz akmazsanız hastalanırsınız. Fiziken, ruhen.. İnsan yumuşadıkça, esnedikçe iyileşir.
Yıl başları kendime bakmaya, yenilenmeye, gözden geçirmeye, daha çok sevmeye, elimdekini vermeye fırsattır. Hayatın bütünü içinde değersiz şeyleri umursamadan yaşamak, insanı katılaştıran şeyleri esnetmek için fırsattır. Herkes karşısındakinde kendini görür; neden şikayet ediyorsanız siz O’sunuz. Bu aynalamanın en değerli başlangıcı. Kabul etmek ve değişme cesareti.
Gerçek dostlar size kendinizi gösterebilenlerdir, siz kendinizi gördüğünüzde, size gerçek halinizle gördüklerinde sevip kucaklayanlardır. Gerçek aşk esnemeler içinde, değişmeyi kabul eden bir akıştır, güvendir, zafiyetlerimizi bile bile incitmeden kucaklama becerisidir. Değerli olanla, önemsiz olanı ayırabilmeye el veren sevdiklerimiz aynalarımızdır. Sevdiklerimiz kalemizdir. Kalenin duvarları taştan değildir ama.
Kendimi şanslı görüyorum.
Ana odaklanmak ile, hayatın geçiciliği üzerine düşünüp yaşamak, kalıcı değerlere sahip çıkmak ile, yenilenmek üzerine yaşanan zihinsel çelişki tamamen kendi uydurmamızdır. Ana odaklanmak aslında bütüne odaklanmaktır; yaşamın tamamının akışına izin verecek şekilde yaşamaktır. Teslim olmaktır. Teslim etmektir. Teslim olmadığımız ilişkiler, dostluklar hep yarımdır; kendinden başkasını içermediği için, bütünlenemez çünkü. Bütünlenmeyen şeyler yarımdır, eksik kalan yerleri kendi kalıplaşmış duvarlarımızla sıvadıkça katılaşır, katılaştıkça yaşlanırız.
Bu yeni yıldan dileğim yine her yıl olduğu gibi değişmek. Olduğum gibi olmamak. Olduğumdan daha iyisi olmak, sevdiğimden daha çok sevmek, daha çok neşelenmek, bunun için vesileler üretmek, bahaneleri defetmek. Kendimi daha iyi görmek.
Bu yeni yıldan dileğim, esnemek. İnsanlara bakışımda, kendim dediğim kabullerde, rutine döndürdüğüm seçimlerde esnemek. Her gün kahve içmek dahil!
Yeni yıldan dileğim “ben böyleyim!” dememek. Böyle olmasam ne olur diye düşünecek açık bir zihni geliştirmek.
Tanrı bizimle tek tek uğraşmıyor arkadaşlar. Bizim kendimizle uğraşmamız gerek. Kendimizle uğraşabilmek için çok genişleyebilen bir kalbimiz, gözlerimiz, aklımız var. Kendinle uğraşmayı terkedenler, hiç başlamayanlar, bunu önemsiz görenler vardır elbet. Ama hayat akışta mutlaka insana durup düşünmesi için fırsatlar verir. Kendi sorumluluğunu alması için. Olanların ve olmayanların sorumluluğunu herkes sadece kendisi taşır. Onu, bunu, şunu suçlayarak elde edebileceğiniz tek şey hızla geçen zamanı seyretmek. Bunu çok mikro düzeyden, hayatın geneline dek her noktada, basitten karmaşığa yapıyoruz. O öyle, bu böyle, şu şöyle. O yüzden. Onun yüzünden, bunun yüzünden!
Kendimiz gibi olmakla kendimizin katılaşmış yanlarında durmayı karıştırdığımız zaman, eskimeye başlıyoruz. Oysa yeni yıl yenilenme fırsatıdır. Bunu şans bilelim!
Bu yeni yıldan dileğim, sevdiklerime daha çok sarılmak, kucaklayanlara kendimi daha çok bırakmak, boşvermek, es geçmek, saçmalıklara izin vermek. Dileğim kendimi olduğum gibi göstermekten vazgeçmemek. İşte buna sarılabilirim! Dileğim olduğum gibi, tüm zaaflarımla, robot değilim ya işte; tüm insani yanlarımla beni kucaklayan sevdiklerimi daha çok sevmek. İşte buna sarılabilirim!
Şanslıyım, çok kucaklanıyorum. Teşekkür ederim.
Bana sarılan herkesi kucaklıyorum. Happy Merry Christmas.
Yalnız bir Christmas market görmeden geçti ya yine zaman. Evde ağaç sevenim bile yok, ağaç süsleme heyecanı olan çoluk çocuk da yok, kala kala Zorlu’nun kıtıpiyoz ağacına kaldık.
Kar da yok !
Coğrafya kaderdir! Kolay değiştiremiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder